İstanbul 2 Nolu Barosunun Üsküdar Mehmet Çakır Kültür ve Spor Merkezi'ndeki iftar programında konuşan Bozdağ, bugüne kadar görev yaptığı hiçbir yerde hiçbir baro tarafından bir iftar düzenlendiğini hatırlamadığını söyledi. Bozdağ, avukatların 5 Nisan Avukatlar Günü'nü kutlayarak, avukatların, hakim ve savcılarla birlikte milletin hak arama mücadelesinde, adalet beklentisinde ve adaleti ayakta tutmakta fedakar bir şekilde gayret ettiğini vurguladı.

Bundan sonraki süreçler içerisinde savunmayı güçlendirmenin, hak arayanların önünde koşan avukatları desteklemenin, hakkını arayanın yargıda ve diğer her yerde müdafaasını yapanların yanında durmanın Adalet Bakanlığının birinci öncelikleri arasında yer almaya devam edeceğini kaydeden Bozdağ, hakim ve savcı yardımcılığı müessesesini yeni dönemde hukuk sistemine kazandırırken, öte yandan da stajdan başlamak suretiyle avukatların da daha iyi yetiştirilmesi için yeni projeleri hayata geçirme kararlılığında olduklarını söyledi.

Bozdağ, "Cumhurbaşkanı'mızın İnsan Hakları Eylem Planı çerçevesinde açıkladığı politikaları hayata geçirme noktasında ciddi çalışmalar yürüttüğümüzü ifade etmek isterim. Yeni dönemde staj döneminde desteklerin verilmesi, bürolarını yeni kuran genç avukatlarımızın desteklenmesi, meslek içerisinde olan avukatlarımızın kendi alanlarında uzmanlaşmaları ve daha ileri adım atmaları konusunda ihtiyaçlarının karşılanmaları konularında önemli adımlar atacağımızı, bir kez daha ifade etmek istiyorum." diye konuştu.

Hukuk Sigortası'nı Türkiye'ye kazandırma konusunda bir iradeye de sahip olduklarını aktaran Bozdağ, bu sistem sağlıklı işlediği zaman ücret konusundaki tartışmaların pek çoğunun sona ereceğini, avukatların da mesleklerini daha iyi icra etmelerine büyük destek sağlanacağını ifade etti.

Çalışmalarını tamamladıktan sonra Barolar Birliği ile görüşmek suretiyle Hukuk Sigortası'nı Türk hukuk sistemine kazandırma konusunda önemli ve tarihi bir adımı atacaklarını aktaran Bozdağ, "Belki bu adım, bugünden yarına yetişmeyebilir ama 2023 seçimlerinden sonra hükümetimizin, üzerinde ciddiyetle duracağı adımlardan birisinin bu olduğunun altını bir kez daha çizmek istiyorum." şeklinde konuştu.

Bozdağ, ara buluculukla ilgili tartışmaları yakından takip ettiğini, bir yandan ara bulucu avukat bir yandan ara bulucu olmayan avukat ayrımının avukatlar arasında yeni bir statü ve hiyerarşinin de oluştuğunu gösterdiğini, bunun doğru bir şey olmadığını, bu noktada yeni bir sistemi de hayata geçirme konusunda bir kararlılıkları olduğunu kaydetti.

Bu konuda yeni bir adım atacaklarını, bunu bu yıl içerisinde hayata geçireceklerini anlatan Bozdağ, "Bununla ilgili hazırlıklarımızı devam ettirdiğimizi bilmenizi istiyorum. Çünkü ara buluculuk sadece bilgiyle yapılan bir iş değil, aynı zamanda bir tecrübenin, görgünün, birikimin de olması lazım." dedi.

Bozdağ, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu, hukuk devletinin sağlıklı işlemesinin, herkesin üzerine düşeni hukuka uygun bir biçimde yapmasıyla mümkün olduğunu, anayasaya, yasalara ve hukuka uygun biçimde hareket eden, her iş ve eylemi bu çerçevede hayata geçiren bir ülkenin, hukuk devletini her anlamda ve alanda tahkim edeceğini belirterek, şöyle devam etti:

"Türkiye'nin bu anlamda yaşadıklarını hep beraber takip ediyoruz. Bir yandan siyaset kurumu bir yandan yargıdan beklentileri olanlar bir yandan değişik hesapları olanlar, sürekli bir biçimde yargı görevi yapan hakimlerimizi, savcılarımızı, avukatlarımızı hedef tahtasına koyuyorlar, her gün veya belli aralıklarla sürekli haksız eleştirilerle onları yıpratmaya çalışıyorlar. Bir yandan biz 'Yargıya güven artsın.' diyoruz, bir yandan biz 'Yargı hizmetlerinden memnuniyet artsın.' diyoruz ama öte yandan hiçbir meslek grubunun yargı görevi yapan avukatlar, hakimler ve savcılar kadar yıpratılmaya ve haksız eleştirilere tabii tutulduğunu görmüyoruz. Büyük bir haksızlık yapıldığını buradan ifade etmek isterim. Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı, görülmekte olan bir davayla ilgili tweet atıyor, eğer istediği gibi bir karar çıkarsa nasıl öveceğini, istediği gibi karar çıkmazsa nasıl itham edeceğini üstü kapalı bir şekilde ifade ediyor. 'Eğer kararlar istediğimiz gibi gelirse Ankara'da, İstanbul'da hakimler var, eğer istediğimiz gibi gelmezse Sarayın hakimleri var.' O zaman oturup hepimizin bir karar vermesi lazım. Hangi karar İstanbul'daki, Ankara'daki hakimin kararı ya da hangi karar başka bir karar. Maalesef, her salı bir bakıyorum, acaba bugün grupta mahkeme kuruldu mu, acaba bugün grupta Sayın Kılıçdaroğlu ağır ceza reisi gibi hüküm açıklıyor mu ya da bir başkası başka ithamda bulunuyor mu diye emin olun tedirgin oluyorum.''

Yine bu hafta grupta hakimleri suçlayan adımlar atıldığını ifade ede Bozdağ, anayasanın çok açık olduğunu, hiç kimsenin, hiçbir organ, makam, mevkinin, yargı yetkisinin kullanılması konusunda hakim ve savcılara emir ve talimat veremeyeceğini, tavsiye ve telkinde bulunamayacağını, genelge ve talimat gönderemeyeceğini söyledi. Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ama baktığınızda, karar öncesi nasıl karar verileceğine dair büyük büyük laflar yapılıyor. Bu, tavsiyede, telkinde bulunmak değil mi? Bir yandan hukuk devleti bir yandan hak bir yandan adalet diyeceksiniz, öte yandan hukuk devleti diyen anayasamızı ve anayasamızın 138. maddesini ayaklarınızın altına alıp çiğneyeceksiniz. Türkiye'nin burada ciddi sorunları var. Öte yandan 'Ben gelirsem şunu serbest bırakacağım.', sanki mahkeme. Tutuklama kararını sen mi verdin? Ya da yargılamayı sen mi açtın? Nasıl yapacaksın? Bir yandan diyor ki 'Siz yargıya müdahale ediyorsunuz.' Öte yandan soruşturmanın başından sonuna kadar yargılamanın her aşamasına müdahale etmek için elinden ne geliyorsa onları sonuna kadar yapıyorlar. Bir tane doğru var, yargıya müdahale yanlışsa hep beraber bunun karşısında duracağız. Ama 'Benim istediğim kişilerle ilgili karar istediğim gibi çıkarsa gayet güzel ama istemediğim gibi çıkarsa karar haksız.' demek yargıya da yargı görevini yapanlara da büyük bir bühtandır. Yargı kimsenin şamar oğlanı değildir. Herkes, konuşurken hangi konuda konuştuğuna özen göstermelidir, dikkat etmelidir."