Gebze’de yaşanan facia, hepimizin yüreğini dağladı. Yedi katlı bir bina, bir anda yerle bir oldu. Enkaz altında kalan vatandaşlarımızdan maalesef hayatını kaybedenler var. Bir kez daha aynı acıyı, aynı ihmali, aynı soruyu yaşıyoruz: “Bu binanın denetimi kimdeydi?”
Bir bina durduk yere çökmez. Beton, demir, kolon ve kiriş kendi kendine isyan etmez. Bu çöküş, ihmallerin, göz yummaların, denetimsizliğin çöküşüdür. Bu, yıllardır konuştuğumuz ama bir türlü gereğini yapmadığımız sistemin çöken yüzüdür.
Gelen ilk bilgilere göre binanın hemen yanında metro inşaatı çalışmaları sürüyordu. Bu durum, zeminde meydana gelen sarsıntıların binayı etkileyip etkilemediği sorusunu akıllara getiriyor.
O nedenle yalnızca mühendislik değil, adalet terazisiyle yürütülen bir soruşturma yapılmalı. Kimin ihmali varsa, kim göz yumduysa, kim “olur” verdi ise; en ağır cezayı almalı.
Çünkü burada mesele sadece bir bina değil, insan hayatı. Her felaketten sonra aynı cümleyi kuruyoruz:
“Bu son olsun…”
Ama ne yazık ki olmuyor. Her yeni enkaz, bir öncekinde alınmayan dersin bedeli oluyor.
Artık “önlem alınmalı” demek yetmiyor. Denetim yapılmalı, sürekli yapılmalı.
Kağıt üzerinde değil, sahada, yerinde, gerçekten yapılmalı.
Hasarlı, riskli binalar tespit edilip tahliye edilmeli. Bu konuda belediyelere, çevre ve şehircilik birimlerine, valiliklere ve ilgili tüm kurumlara büyük sorumluluk düşüyor. Çünkü her kontrol edilmeyen bina, potansiyel bir mezar demek.
Gebze’de yıkılan o bina, bize bir kez daha gösterdi ki; bir binanın çöküşü yalnızca betonun değil, ihmalin ve vicdansızlığın çöküşüdür.
Bugün acımız büyük…
Ama yarın yeni acılar yaşanmaması için bu acıyı unutmamalıyız.
Yıkılan her binada sadece duvarlar değil, umutlar da yıkılıyor.
Artık yeter…
Denetim kağıt üzerinde değil, vicdanlarda başlamalı.