GAZZE’DE BİR SOYKIRIMIN GÖLGESİNDE İNSANLIK!

Dünya dönüyor. İnsanlar işe gidiyor, çocuklar okula gidiyor ve hayat akıyor. Ama bir yerde zaman duruyor. Bir yerde, hayat parçalanıyor. O yerin adı: Gazze! 

Yıllardır, aylardır, haftalardır, günlerdir…İsrail’in sistematik saldırıları altında Gazze’de bir halk, tüm dünyanın gözleri önünde yok ediliyor. Bombaların sesi ninnilerin yerini almış, çocuk kahkahaları yerini feryatlara bırakmış durumda. Her yeni gün, daha fazla yıkım, daha fazla ölüm ve daha fazla sessizlik demek.

Gazze, şu anda dünyanın en büyük açık hava hapishanesi değil sadece, aynı zamanda mezarlığına dönüşüyor. Hastaneler bombalanıyor, okullar yerle bir ediliyor. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, siviller…Bir ulusun geleceği olan masum canlar hedef gözetilmeksizin katlediliyor ve dünya sadece izliyor...

Uluslararası hukuk, insan hakları, savaş suçları…Kağıt üstünde kalan kelimelerden ibaret çünkü Gazze’de dökülen kan, Batı’nın çıkar hesapları kadar değerli değil. İnsan hakları, bazı coğrafyalar için geçerli. Bazı ırklar için. Bazı dinler için. Geri kalanlar içinse sadece istatistik.

Bir çocuğun cansız bedeni kıyıya vurduğunda dünya ayağa kalkmıştı. Oysa bugün, her gün onlarcası toprağın altına gömülüyor ve dünya sessiz. Çünkü o çocuklar “bizden” değil. Çünkü o annelerin gözyaşları batı medyası için dramatik bir görsel değil artık. Alıştık. Alıştırıldık.

Ama bir halkın yok oluşuna alışmamalıyız. Gazze’de yaşananlar bir savaş değil. Bu bir direnişin bastırılma çabası da değil. Bu düpedüz bir soykırım. Sistematik bir etnik temizlik. Bir halkın hafızasını, tarihini, geleceğini yok etme planı.

Ve en kötüsü, bu soykırım kameralar önünde yapılıyor. Canlı yayınla. Uydu görüntüleriyle. Tweetlerle. Fotoğraflarla. Yani artık “bilmiyorduk” deme bahanemiz bile kalmadı. Sessizliğimiz, artık tarafsızlık değil, suç ortaklığı.

Bu dünyada adalet varsa, önce Gazze’de sağlanmalı. Eğer insanlık ayakta kalacaksa, önce Gazze’de ayağa kalkmalı. Çünkü Gazze sadece bir coğrafya değil; vicdanın, insanlığın ve umudun sınav yeridir.

Bugün Gazze için konuşmayanlar, yarın kendi suskunluklarında boğulacaklar. Unutmayalım: Zulmün karşısında susan, sadece dilsiz şeytan değil… Aynı zamanda geçmişine ihanet eden, geleceğini de karartan insandır.

Ama o küllerin içinden bir gün yeniden doğacak bir nesil, bugün sessiz kalanları da unutmayacak.