Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER/ Engelleri “yollarla” aşan Çağla Pektaş, tıpta (Osteogenesis imperfecta) ismiyle bilinen, cam kemik hastalığıyla dünyaya geldi. Üstelik kolları ve bacakları vücuduna yapışıktı. 12 yaşına kadar uyurken bile kırılan kemikleri ve geçirdiği çok sayıda operasyon, onu milyonda bir görülen özel bir insan yaptı. Tüm güçlükleri yenerek tekerlekli sandalyesiyle Türkiye’yi gezmeye başlayan nam ı diğer ‘Minnoş gezgin’ okurlarımıza seslendi: ‘’İnsan önce kendinin kıymetini bilmeli; bedenlerimizin, zevk aldığımız seçimlerin, bizi biz yapan şeylerin kıymetini. Umudunuzu kaybetmeyin, dünyaya bir kez geliyoruz.’’

Çağla Pektaş, sorularımızı yanıtladı:

“Gülüşüm benim en güçlü anahtarım”

-Hayat öykünüze yakından şahit olabilir miyiz? Kimdir Çağla Pektaş?

-Ben Çağla Pektaş, nam ı diğer Minnoş gezgin. 1996 yılında İstanbul’da doğdum. Benim için zorluklar daha doğduğum gün başladı. Dünyaya 1-0 mağlup gelmiştim. Çünkü, milyonda bir görülen bir hastalığım var. "Osteogenesis Imperfecta" yani cam kemik hastalığı.12 yaşıma kadar 14 tıbbi operasyon geçirdim. Tamamen sağlıklı anne ve babadan doğdum. Doktorlara göre böyle doğmamın kesin bir nedeni yok. DNA’da meydana gelen küçük ama önemli bir mutasyon. Her ameliyatımda biraz daha güçlendim. Artık kemiklerim kırılmıyor. Sadece, bedensel engelli olarak hayatımı geçiriyorum. Gülüşüm benim en güçlü anahtarım. Ben dünyanın güzelliklerini seviyorum. Farklı bir bedene sahip olduğumu düşünenler oldu elbette. Çocukların bu konuda daha az kırıcı olduğunu düşünüyorum. Fakat yetişkinler ve yetişkinlerin kalıp yargılarına esir kalmış çocuklar böyle değil. Bu konuda aile çok büyük etmen... Ben onlara göre engelli bir insanım, doğuştan böyleyim... Tamamen sağlıklı anne ve babadan doğdum. Ailemde iki erkek evlattan sonra sadece bende var bu durum. Doktorlara göre böyle doğmamın kesin bir nedeni yok. DNA'da meydana gelen küçük ama önemli bir mutasyon sebep... Çocukluğumdan beri her şey zordu, hele insanların bakışları... Bu ülkede engelli bir insan gören çocuklar hayret eder. Her bir cevap hafızamda kazılı, silinmiyor... Çocukluk dönemim evde geçti.

Benim tercihim dört duvar arası değil”

-Gezginlik maceranız nasıl başladı bu anlamda ilham aldığınız insanlar oldu mu? Kısaca sizi ne harekete geçirdi?

-2017 yılında sosyal medyada gezgin insanları görüp onlara imrendim “’neden ben de herkes gibi maceralar yaşamayayım?’ diye düşündüm. Ailemin koruma içgüdüsüyle ördüğü zincirleri kırmak çok da kolay olmadı. En büyük yol arkadaşım, tekerlekli sandalyem ve bir arkadaşımla yola koyulup Düzce’ye kampa gittim. Şimdiye kadar, tek başıma 42 şehir gezdim. Ben engelleri "yollarda" aştım. Benim tercihim dört duvar arası değil, doğanın güzellikleri.

Şu an aktif olarak yüzücüyüm, at biniciliği yapmaktayım. ATV tutkunu ve kullanıcısıyım. Sosyal medya hesaplarımda insanlara örnek olmaya çalışıyorum. İnsanların hayatına dokunmak için şu ana kadar birçok üniversitede ve lisede ,konferans verdim. Beşiktaşlı Avukatlar Derneği ve bir çocuk bir umut ile köy okullarına kitap projeleri gerçekleştiriyoruz. Toplum Gönüllüleri Vakfı gönüllüsü ve İstanbul Gelişim Üniversitesi TOG gönüllü koordinasyon ekibindeyim. Yeşilay, Ahbap, Tema’da gönüllü olarak birilerinin hayatına dokunmaya çalışıyorum. Aynı zamanda gözü görmeyen bireylere gönüllü olarak okumalar yapmaktayım. Hayatın tam da ortasında, içinde yer almak güzel. Yakın zamanda da kitabımı çıkarmayı düşünüyorum.

-Türkiye’nin nam ı diğer Minnoş Gezgini olarak otostop yaparak toplam kaç şehir gezdiniz? Bu uzun yolculukta karşılaştığınız zorluklar oldu mu? Nelerle karşılaştınız?

-Minnoş gezgin adı altında, Türkiye’nin 42 şehrini gezdim ve ilk süreçte tabi insanlar şaşırıyor. Engelli ve tek iseniz hele ki Türkiye’de kadın iseniz daha zor. En çok hayatımı yollar zorlaştırıyor, rampalara park edilen arabalar ve yüksek kaldırımlar…Yolda yürürken kaldırımların önüne, rampalara araba park ediyorlar. Ben hiçbir şekilde gidemiyorum. Asansöre binmeye çalışıyorum, asansörün önünde bekleyen genç insanlar var ve ben sıra bekliyorum. Üstüne üstlük bana garip tavırlarla bakıyorlar. Engelli değilim aslında, engel onlar.

“Umudunuzu kaybetmeyin, dünyaya bir kez geliyoruz”

-Medyaya yansıyan önceki açıklamalarınızda bir mesajınızı okudum orada “Engel kelimesini hayatımızdan kaldırın” diyordunuz. Bu anlamda okurlarımıza ve hayallerini gerçekleştirmek isteyenlere neler söyleyebilirsiniz?

-Aslında hayatımızı tamamen ele geçiren şey ne biliyor musunuz? Bizi neredeyse tüm yaşamımız boyunca küçük küçük yok eden şey de yani kendimiz. Ben ilk kampıma gittiğimde çok mutlu oldum ve bir an evvel bile pişman olmadım. Çünkü hayaller gerçekleşince güzel…

Çoğu zaman, insanları takmamayı öğrenmemiz gerek… Kendimden size örnek vereyim; ne zaman mutsuz olsam süslenip aynanın karşısına geçerim. Güçlü ve güzel olduğumu hatırlatırım kendime. İnanın böyle yaptığınız zaman ortaya olumlu düşünceler, sevgi çıkıyor.Her zamanki gibi her şey önce kendimizden başlıyor ya hani. Evet, bu konu da aynı şekilde başlıyor. İlk önce kendinize değer verin. Bizim bu hayatta var olmamızı sağlayan araçlardan bir tanesi bedenimiz değil mi? Bu hayatı deneyimleyebilmemiz için en büyük araç beden. Beynimiz, kalbimiz, organlarımız vb.

İnsan önce kendinin kıymetini bilmeli; bedenlerimizin, zevk aldığımız seçimlerin, bizi biz yapan şeylerin kıymetini bilmek. Umudunuzu kaybetmeyin, dünyaya bir kez geliyoruz. Engelsiz bir yaşam ve dünya için akülü sandalyemle daima yollarda olacağım. Ben engellerin bedenden ibaret olmadığını biliyor ve kendime inanıyordum hep. İnsan önce kendinin kıymetini bilmeli; bedenlerimizin, zevk aldığımız seçimlerin, bizi biz yapan şeylerin kıymetini bilmek. Umudunuzu kaybetmeyin, dünyaya bir kez geliyoruz.