GÜNDEM

‘Depremzedelere yapılan yardımlar fitre ve zekat yerine geçer’

Ramazan ayının başlamasıyla birlikte vatandaşları oruç heyecanı sardı. Alışverişlerin yapıldığı, sahur sofralarının hazırlandığı, iftar planlarının şimdiden kurulduğu mübarek Ramazan ayını daha verimli nasıl geçirebileceğimizi öğrenmek için 37 senelik din görevlisi olan Bekir Ahmet Bodur’a mikrofon uzattık.

Aybuke ULUSAN/ 1986 senesinden beri camilerde din görevlisi olarak çalışan Bekir Ahmet Bodur, Ramazan ayıyla ilgili olması ve olmaması gerekenleri Yeni Journal’a anlattı.

Babadan oğula bir meslek

Mesleğine babası sayesinde sahip olduğunu söyleyen Bodur, “54 yaşımdayım, 1986 yılından bu yana bu işi yapıyorum. 1998 yılından beri bu camideyim, daha önce de Çorum’daydım. Babam da din görevlisiydi. Abim de, ben de onun sayesinde bu işe yöneldik, sahip olduğumuz her şeyi önce Allah’a sonra ona borçluyuz” dedi.

 

‘’Ramazan, temizlenmek ve arınmak demektir’’

Ramazan ayının, İslam alemi için önemini dile getiren Bekir Ahmet Bodur, sözlerine şöyle devam etti:

“İslam tarihinde Ramazan’ın yeri ve önemi çok büyüktür. Der ki; Allah’ım Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl, bizi Ramazan’a ulaştır. Üç ayların güzelliğidir bu. Ramazan, temizlenmek ve arınmak demektir. Biz Müslümanlar da tuttuğumuz oruçla, yaptığımız hayırla temizlenip arınmayı isteriz. Ramazan ayı 11 ayın sultanıdır çünkü Kur’an’ın indirildiği Kadir Gecesi’ni içinde barındırır, yani Kur’an’ın indirildiği aydır.”

‘’Müslümanlığı doğru şekilde yaşamak lazım’’

Kur’an-ı Kerim’in Müslüman bir toplum için önemine değinen Bodur, “Dünyasını ve ahiretini kazanmak isteyen herkes, Kur’an’a göre yaşamak zorundadır. Müslüman bir toplumda, ben Müslüman’ım diyebilen herkesin Kur’an’ı okuması ve öğrenmesi şarttır. Müslümanlığı doğru bir şekilde yaşamak isteyen herkes Kur’an’ın ilkeleri ve prensipleri dahilinde, emirlerini ve yasaklarını göz önüne alarak yaşamalıdır. Kur’an’ın olmadığı Müslümanlık olmaz, olamaz” dedi.

 

‘’Günümüz dizileri gençlerin ahlakını erozyona uğratıyor!’’

Günümüzün kanayan yarası dini dizilerin bilinçsizliğine de değinen Bekir Ahmet Bodur, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ben din adamıyım, bu benim işim değil biliyorum. Ama herkes işini bilmiyor, yaptığı işe de saygı duymuyor olacak ki yalan yanlış şeyler yansıtıyor. Kur’an’ı okumayan, din görevlisinden yardım almayan kimseler bunu yapmasın. Ekranlar önünde, milyonlarca kişinin izleyeceği bir şeye yalan katmayın. Peygamber efendimizin de aile yaşantısı vardı, bunun nasıl olduğu günümüzde de biliniyor. Örnek alacaksanız dini anlatacaksınız, onu baz alın kendinize. Hz. Ayşe’ye soruyorlar; ‘Peygamber efendimizin ahlakı nasıldı?’ diye, ‘Kur’an gibiydi’ diyor Hz. Ayşe validemiz. Şimdi yansıtılan bu mu? Devletimizin, RTÜK’ün kesinlikle dini konu alan dizileri kontrol etmesi gerekiyor. Gençlerimizin, çocuklarımızın ahlakı böyle böyle erozyona uğratılıyor.”

‘’Her şeyden önce oku!’’

11 Ayın Sultanı Ramazan ayını verimli geçirmenin şartlarını da anlatan Bodur, “Her şeyden önce oku! Kur’an’ı okuyacağız, bol bol anlayarak. Sonra muhasebe yapacağız. Geçen Ramazan’dan bu Ramazan’a kadar davranışlarımızı gözden geçireceğiz. Kendimizi muhasebeye çekeceğiz. Artılarımızı eksilerimizi fark edeceğiz. Bir yetimin başını okşadık mı? Çevrede olan bir felakete el uzattık mı? Ne kadar ibadet yaptık? Allah için ne yaptık? Fakire yaşlıya yardım ettik mi? Bunların hepsini sorgulayıp kendimizi fark edeceğiz. Namazımızı kılacağız, fitre zekatımızı vereceğiz, Kadir Gecesi’ni dolu dolu yaşayacağız. Ramazan gibi temizlenip arınacağız” dedi.

 

Ramazan ve oruç tutmakla ilgili hadislere değinen Bekir Ahmet Bodur, “Derler ki; kim Allah rızası için bir gün oruç tutarsa, Allah onu yetmiş sene cehennem ateşinden korur, uzaklaştırır. Oruç böyle kıymetli ve eşsizdir. Allah sizi hep anlar hasta ve yolcuysanız kılmayın, Ramazan’dan sonra borcunuzu ödersiniz der. Kim bir oruçluya iftar ettirirse, onun orucu kadar oruç yazılır derler. Bize sunulanın kıymetini bilelim anlayış ve sevgi dolu bir dine sahibiz” ifadelerini kullandı.

‘’Yapmak değil doğru yapmak önemli’’

İbadet ederken yapmaya değil doğru yapmaya odaklanmamız gerektiğini anlatan Bodur, “Şimdi herkes oruç tutacak, kaçımız gerçekten tutabileceğiz? Allah’ın senin aç kalmana ihtiyacı yok ki, amaç aç kalman değil. Dilinle tut diyor, gözünle tut diyor, elinle, aklında, tüm uzuvlarınla tut orucu diyor. Akşama kadar orucum deyip gıybet yaparsan eğer boşa aç bırakma kendini, sen dilinle bozuyorsun zaten orucu. ‘Der ki; Ey iman edenler! zannın çoğundan sakının, sizin için hiç iyi olmaz. Herhangi biriniz, ölü kardeşinizin etini yemek ister mi?’ dedikodu yapmak bu şekilde anlatılmıştır dinimizde. Zekatını verirken karşındakini kırarsan rencide edersen o zekatın bir hayrı kalmaz. Namazını kılarken aklında Allah değil, dolar kaç oldu, maç sonucu ne oldu diye düşünüyorsan da o namazı kılmasan da olur. Yapmak değil, gerektiği gibi yapmaktır önemli olan” dedi.

‘’Depremzedelere yapılan yardımlar fitre ve zekat yerine geçer’’

Yaşanılan deprem felaketine değinen de Bodur, “Dilerdim ki bu güzel günlerde içimizde bu derin yaralar hiç olmasın. Aramızdan ayrılanlarla, rahmete kavuşanlarla aynı masada olabilelim. Ben vefat edenlere Allah’tan rahmet yakınlarına sabır diliyorum. Hepimiz millet olarak elimizden geleni yaptık. Yeri gelmişken söyleyeyim, deprem bölgesine yapılan yardım öyle bir hayırdır ki; fitre, zekat, sadaka neye niyet edersen onun yerine geçer” ifadelerini kullandı.

 

‘’Osmanlı’dan geldik ama Osmanlı’dan getiremedik!’’

Fırsatçıların vicdanını da sorgulayan Bodur, “Biz Osmanlı’dan geldik, o dönemde kazanlar kaynatılıyor, esnaflar haneler kapılarını açıp yemekler pişiriyorlarmış. Bir fakir ya da oradan geçen herhangi biri, o kapıdan girip iftarını açabiliyormuş. Biz böyle bir soya, geleneğe sahiptik. Bu yüzyılda bunca imkanlara sahipken, etin kilosu dün 250 TL iken bugün 300 TL olmuş. Şimdi vicdan kalmadı bizim insanımızda. Bu fırsatçılıktır, günahtır. Osmanlı’dan geldik ama Osmanlı’dan görgüyü göreneği getiremedik” dedi.

Teravih namazı için cemaat şart mıdır?

Ramazan ayının vazgeçilmezlerinden olan Teravih namazıyla ilgili konuşan Bodur, “Teravih rahatlatmak, dinlenmek anlamına gelir. Teravihi, peygamberimiz önce cemaatle birlikte kıldırmıştır, daha sonra bunun farz olacağından korkup cemaatle kılma işine son vermiştir. Hz. Ömer ise, o dönemde halkın yarısının bir tarafta diğerlerinin öbür tarafta kılmasındaki dağınıklıktan huzursuz olup tekrar cemaat ile kıldırmaya başlamıştır. Teravih namazını cemaat ile kılma mecburi değildir, dileyen herkes evinde de kılabilir” açıklamasında bulundu.