CHP, YOL AYRIMINDA..!

Yüz yıllık Cumhuriyet Halk Partisi’nde, bugün yaşananlar, partinin sadece bir iç kriz değil, kimliksel bir bunalım yaşadığını açıkça ortaya koyuyor.

Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun istifası, sadece bölgesel bir siyasi hamle olarak değil, zincirin ilk halkası olarak görülüyor. Kulislerde konuşulanlara göre sırada başka belediye başkanları ve hatta milletvekilleri var. Parti içinde artık açık açık dillendirilen bir rahatsızlık söz konusu: “Yüzyıllık parti İmamoğlu’nun peşine takıldı gidiyor.”

Bugün CHP’de aslında iki ayrı yapıdan söz etmek mümkün. Bir yanda Ekrem İmamoğlu, diğer yandan CHP’nin klasik damarını temsil eden, “gerçek Atatürkçülüğü” sahiplenen bir kesim. Bu iki yapı uzun zamandır aynı çatı altında durmaya çalışıyor; fakat artık bu çatının taşıyamayacağı bir ağırlık söz konusu.

Genel Başkan Özgür Özel, bu ikili yapının ortasında bir denge kurmaya çalışıyor. Ancak ne yazık ki bu denge politikası, hem kendi liderliğini zayıflatıyor hem de parti içindeki huzursuzluğu büyütüyor. Özel’in hala “İmamoğlu’nun seçtirdiği genel başkan” yaftasından kurtulamamış olması, bu denge arayışının başarısızlığını gösteriyor.

CHP için bir karar anı geldi çattı. Ya yolsuzluk iddialarıyla oldukça yıpranan Ekrem İmamoğlu’nun gölge liderliğinde devam edecek, ya da partinin tarihsel kimliğine sadık, halkçı, milliyetçi, Atatürkçü bir çizgiye dönülecek. CHP bu iki çizgi arasında karar vermeli artık.

Bu tercihin yapılmaması, sadece yeni istifaları değil, taban kopuşlarını da beraberinde getirecek. CHP, İstanbul’un ya da birkaç büyükşehrin değil, Türkiye’nin dört bir yanının partisi olmak istiyorsa, köklerinden beslenen ama geleceği hedefleyen bir yol haritası oluşturmak zorunda.

CHP’nin asıl gücü, ne belediye başkanlarının popülaritesinde, ne de Meclis’teki sandalye sayısında gizli. Asıl güç, halkla kurulan samimi bağda, sahici bir ideolojide ve güçlü bir liderlikte yatar. Bugün partide bu üç unsur da bulanık.

Bir partiyi sadece bir figüre endekslemek, o partinin ideolojik omurgasını zayıflatır. CHP, “İmamoğlu’nun partisi” algısından kurtulmak istiyorsa, Özgür Özel’in güçlü bir irade ortaya koyması ve rotayı netleştirmesi şart. Aksi halde, bu belirsizlik istifaları da artırır, seçmen güvenini de zedeler.

CHP, ya bu fırtınadan güçlenerek çıkacak ya da daha büyük bölünmelerin eşiğine sürüklenecek. Bugün yaşanan kriz, aslında bir fırsata da dönüşebilir. Parti, 100 yıllık mirasını geleceğe taşımak istiyorsa, artık net konuşmak, kararlı adımlar atmak ve halkın karşısına sağlam bir vizyonla çıkmak zorunda.

Soru şu: CHP, İmamoğlu’nun CHP’si mi olacak, yoksa halkın, Atatürk’ün CHP’si mi?

Karar onların. Ama etkisi hepimizin hayatına dokunacak.