Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu gündeme dair açıklamalarda bulundu. Çavuşoğlu İsveç ve Finlandiya ile ilgili yaptığı açıklamada "Esas veto şimdi başlıyor" dedi. Olası Suriye operasyonu ile ilgili de konuşan Bakan Çavuşoğlu, Özellikle Rusya ve ABD'nin Türkiye'ye bir şey söyleme hakkı yok. Önce sözlerini tutsunlar." dedi.

Çavuşoğlu'nun açıklamalarından satır başları;

"İki sorunumuz var. Birinci PKK gibi terör örgütlerinin faaliyetleri. İkincisi ise sanayi ürünlerinde uygulanan bize yönelik ambargo.

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg bu süreçte devreye girdi. Biz kendi taslağımızı gönderdik. En son görüşmede, NATO Zirvesi'nden birkaç gün önce, bu iki ülke bizim taleplerimizi kabul etti. Ancak, bazı konularda görüş ayrılıkları devam etti.

"PKK'NIN ELEMAN DEVŞİRMESİNİ ENGELLEYECEKLER"

Madrid'de görüşmelerde müzakereler devam etti. Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye'nin kırmızı çizgilerini açıkladı. PKK, NATO'nun da terör listesinde. İlk defa YPG/PYD bir NATO belgesinde yer aldı.

Ayrıca, Finlandiya ve İsveç NATO üyelikleri konusunda Türkiye'nin milli güvenlik endişelerine saygı duymalılar. Onlar da başbakanları ve cumhurbaşkanları terör örgütlerine herhangi bir destek vermeyeceklerini kabul ettiler.

Diğer taraftan iki ülkenin terörle mücadele ve savunma sanayi alanındaki yasalarını güncellemeleri gerekiyor. Yaptığımız mutabakat zaptı bu ülkelerinde oldukça yararına.

İsveç ve Finlandiya terörizmle mücadelede Türkiye ile tam işbirliği taahhüt ediyor.

Bunlar diyorlar ki, 'Bir terör saldırısı olmadıkça propaganda serbest'. Ama artık bunu da yapamayacaklar. PKK'nın eleman devşirmesini engelleyecekler.

Mutabakat zaptımız için diğer NATO ülkelerinin de buna katılmasını sağlayacağız. Sadece üç ülke ile sınırlı kalmayacak. Bu bir yazılı taahhüttür. Biz bunların yazılı ve imzalı olmasını istedik.

Mutabakat zammı bir başlangıçtır. Esas olan bağlayıcılıktır. TBMM'den geçmediği halde bu iki ülke de NATO'ya giremez. Mutabakat zaptı üç ülkenin taahhüdüdür.

Bizim bunlara verdiğimiz deliller ışığında PYD/YPG/PKK'nın bağlantılı olduğunu belgeledik. ABD'nin, Fransa'nın bu konuda iki yüzlülükleri var. Bunlar biraz da ABD'ye güvendiler. Ama sonunda masaya oturmak zorunda kaldılar."