Önce Kadir öldü, ilk okul 1.sınıfta gözleri kör oldu.

İlkokul'dan kalan tek fotoğrafını ölmeden önce anama bırakmış.

Sonra Karagül öldü, bize kitap defter parası olmak için bile bile ölüme gitti.

Etlerini postunun üstüne taksim etmişlerdi ve hava çok karlıydı.

Sonra sevdiğim kız öldü.

Verdiği sözün tabutunda başı öne eğik bir ölüydü.

Bitmedi ki...

Sonra babam  vefat etti.

Rahmetli vefat ile ölüm arasındaki mesafede neler olduğunu anladı, kısmen bana da ondan miras kaldı.

O kadar çok şey anlattı ki, bazen karıştırıyorum.

Bi geliyor aklıma söylüyor ya da yazıyorum.

Geçen dedim ya “kefenin cebi yok, derler bu yanliştur” diye.

“Kefen olduğu gibi ceptur. Kendunla birlikte ne iyilik yaparsan o gelir diye.”

Neyse bu yazıda ve ölümü halinde beni etkileyecek başka bir kaç insan daha vardır elbette.

Ama bizim hemşeri öyle çok aramızda bişey de olmayan Ali Faruk vefat edince yazma zarureti hasıl oldu.

Zaruretten öte can-ı gönülden bir isteğe dönüştü.

Başta söyleyeyim. Ali ismi yeterince ağırdır, bir de ona başka bi isim ekleyipte çocukları bir ömür ezmeyin.

Bizim Ali de öyle, bir de Faruk ismini eklemişler. Üstüne üstlük soyadı da “Terzi”

Ali Faruk Terzi vefat etmişti, dün de öldü.

Birkaç sene evvel öncesinden  tanırım Ali’yi. Trabzon HUDER nedeniyle tanıştık.

Sert, bildiği bildik bi arkadaştı, kavga ettik küstük barıştık.Topluluktan ayrıldı, ben bi yol bulup İstişare Kurulu üyesi yaptım. Karşılaştığımızda güldü.

Trabzon'da edemedi. Ankara'ya geldi. Serbest Avukatlık ile uğraştı nasip olmadı ters gitti bişeyler.

Bir kuruma başladı, orda ise işler berbattı. Sonra tekrar Trabzon, dolandı uğraştı olmayınca olmuyor dedi.

Ben dahil hiç kimse gereğince sahip çıkmadı. Ama ayıp edenleri yazmişum. Ben uyanığım Ali ile helalleşup hediyeleşmeyi becerduk.

Pazarlıksızdı, kaba dünyaya karşı hiç nazik değildi. Bu kısım şimdi daha iyi anlaşılıyor.

En son Nazilli’ye gitti, belki de bir yerde ikamet etmek istemedi.

Kazık çakılacak yer değildi buralar.

Nazilli'den esas ikametgaha doğru yol aldı. Bunu da anlamış değilim.

Nitekim içimde bir çok sert söz ve yeni dünya hikayesi ile dostumuzu uğurluyoruz.

Ali Faruk bir tutunamayan olarak yaşadı, bir tutamak yakalayıp gitti.

Nazilli'de ne bulmuş ise, kargo yapıp göndermişti bütün telaşına rağmen. 

Oysa telaş bendeymiş, ne demek istemiş anlaşılmamış hemen.

Karadeniz adamı yaş elliye varınca, ölmekten öteye gitmekten, yordam bellemeye başlar.

Allah senden razı olsun dost! Bu yeter, gerisi boş...

Yeni Journal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.