Ademoğlu'nun Hikayesinden Kesitler

Yeryüzü alabildiğine geniş ve verimliydi.

Hani o kadar da az insan vardı.

Ademoğlunun ilk atası Adem zamnından bahsediyorum.

Gül gibi geçinip gidiyorlardı eşiyle.

Her şey onlarındı ve problem yoktu.

Rüzgarlar, yağmurlar, hatta ay ve güneş kendilerine itaat etmişlerdi.

Nemli toprak onlar için durmadan yeşeriyordu

Nice yemişler ve nimetler içindeydiler.

Huzur diye bir anlamın beşiğinde sallanmak sıkıcı geldi.

Adem Havva ile havadan sudan konuşurken bir kuruntuya kapıldılar.

Karışık işler edindiler iblislerinin yardımıyla.

Zaten kendilerine tahsis edilmiş yeryüzünü yağmalamaya başladılar.

Mal mülk sevdasına düştüler.

Sonsuz yaşamak ve kendilerini yeterli görmek istediler.

Biriktirmek ve istiflemek karanlığına düşerek kendilerine zulmettiler.

Hikayemiz böyle başlar Ademoğlu olarak.

O avret yerlerine incir yaprağı yapıştırmış diye ortalıkta gezinen bizim atalarımız değil yani.

Kuruntunun/vesvesenin/iblisin Ademe yutturduğu zokanın keyfinden o zamanki mizah dergisine çiziktirdiği bir tahrif edici imgelem.

Adem baktı ki dükkan zaten benim. İmar yok, çevre bakanlığı, belediye, rantçılar yok. Hatta devlet bile yok.

Ve pişman oldu. Yanı kuruntuyu tefekkürle düşünceye dönüştürdü.

Ve nihayet “Biz kendimize zulmettik dedi.”

 Kaç aydır yazı yazmıyordum.

Yazma sorumluluğu olan bir iş.

Her yazıdan sonra “Neden yapmadıklarınızı ve inanmadıklarınızı söylersiniz”uyarısıyla kendimi yüz yüze buluyordum. Hakettiğim kadar söyleyebilir ve yazabilirim buna inanıyorum.

Yazmak rüya görmek gibidir. Bir farkı okuyucuyu rüyanızı izlemeye davet emiş olursunuz.

Bu şahitliği içerir ki bu ne yaman bir cesarettir.

Göğsümüzde olanı bilen var ve ona aykırı olmayan bir samimiyetle izlemeliyiz satırları.

Adem’in hikayesi hepimizin hikayesidir ve tekrarlanır durur.

Adem hepimizin babasıdır deriz ama sadece torunlarının dedesidir.

Doğrusu hep hata işleyenler babalar olmuştur hikayeler anlatılar böyle derler.

Nerdeyse yoktur dedelerin kötülüğüne dair tarihin bir hatırası.

Babalık zor iştir. Baba olduğunu zannedenlerin işi ise daha zor.

Nihayetinde bir başka babanın da oğlusunuzdur. Uff bile dememek lazım.

Ama haylaz bir evladın babası da olabilirsiniz. Belki bununla da başa çıkılır.

Ama o uğursuz evladın babalığı ve bu babalık bir de sosyal bir içerik kazanırsa.

Ha biz bir de devlete baba deriz. Ya bu haylazlar kendilerini devlet sanıp millete baba rölü keserse.

Biri de çıkar rol öyle olmaz esas olan racon kesmektir derse.

Yabancı filmler de sürekli çeviri olarak tekrarlanan bir replik vardır. ”Her neyse..Bilirsiniz işte.” diye

Yeni bir değişim ki yüzsüzlerin gizli niyetinden.

Kara bir bulutta nasıl yaklaşıyor ve buna rağmen ne az endişe ve ne çok sevinç var yeryüzünde.

Belliki bereketi özlemiş yeryüzü ve barışı.

İnsanlık huzurunu ve gözünü sevdiğim adaleti.

Bulutun kararmış hali aydınlığa duyduğu özlemin hiddetinden.

Ara ara yazalım yeniden her şey düzelir beki biraz geç ve derinden.

YeniJournal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.