Adalet ve liyakati aradan çıkarın, devletten geriye kör bir çete kalır; insani değerler bakımından körlük, adalet ve liyakate duyarsız olmak anlamına gelir. Birine, insan söz konusu olduğunda, körsün dediğimiz de kast ettiğimiz, liyakatsiz tercihleri ve adil olmayı umursamayan tavırlarıdır. Aslın da bu bahiste tavır gibi naifçe ifade edilen tutumlar, belki psikolojik birer evre gibi algılanabilir? Ama sizi temin edebilirim adalet ve liyakat birer psikolojik katman ve kişilik özelliği değildir; adalet ve liyakat ideoloji ve kültürün kriterleridir. Kimileri öyle bir akıl yürütebilir; adalet ve liyakate bu kadar duyarsız ve uzak olan, aslında psikolojik bakımdan da rahatsızdır. Eh.. doğru söze ne denir? Bu tespitte de çok ciddi oranda doğruluk payı vardır.

Bir insan adil olmayı neden bir tarafa bırakır? Bir insan liyakate neden kıymet biçmez? Her şeyden önce ve her şeyden öte, adaleti ve liyakati, elinin tersiyle bir kenara itenler, hiçbir şeyi, kendilerinden olmayanlarla paylaşmak istemeyenlerdir. Kendinde başka hiçbir şeyi değerli görmeyenler, ancak kendisine bir faydası dokunacağına inandığı insanlarla, o da lütuf edip bazı kırıntılar paylaşır. Peki bu insanlar neden bu kadar faydacı ve güvenlikçidirler? Çünkü kendilerine göre kaybedecek çok büyük şeyleri vardır. İşin tuhaf tarafı, kaybedilme korkusunu yaşanılan o büyük şeylerin, büyük bir bölümün de aslında el konulmuş, gasp edilmiş, kendisine ait olmayan şeylerdir.

El koyduğu. Kendisine ait olmayan şeylerin en çok farkında olanlar, adalet ve liyakate önem vermeyenlerdir. Tipik çete gibi. El koyara ve kendinden olmayanlarla paylaşmaz.

Türkiye’de iktidar olanlar, iktidarı bir mülk olarak benimserler. Ve iktidar imkanlarına da mülklerinin imkanları gibi yaklaşır öyle bir icra faaliyeti izlerler. Önce iktidarı ve iktidarın nimetlerini kendi aralarında bölüşürler. Toplum, halk ve ihtiyaç sahipleri umurlarında bile değil. Eğer umurlarında olsaydı, toplum, halk ve ihtiyaç sahipler böylesine yoksulluk içinde olur muydu? Ülkedeki yoksulluk, iktidarın halktan önce kendi çevrelerine hizmet ettiğini kanıtlar. Başka bir kanıta gerek duymadan, toplumdaki yoksulluğu çerçeveletip öne çıkardığımızda, her iktidarın adaletsizliğini ve liyakatsızlığını belgelemiş oluruz.

İktidardan olma korkusu ve ne pahasına olursa olsun iktidar kalma endişesi o kadar büyük ve o kadar sarsıcıdır ki, iktidar sahipleri sırf bunun için her tür adaletsizlik ve zorbalığın altına hiç çekinmeden imza atarlar.

KPSS sınav sonuçları açıklandığında, ne kadar büyük adaletsizlikler yapıldığı gün gibi ortaya çıktı. Bu ne büyük acımasızlık. Bu ne büyük zorbalık. Bu ne büyük vicdansızlık . Her aile varını yoğunu evladı için seferber eder, evlat dişiyle tırnağıyla çalışır, sınavlara girer ve en yüksek puanları alır. Ama gelin görün ki, bir el vicdansızca araya girip, onu oyun dışı bırakmıştır. Bunca emek heba olur. Kazanma liyakati gösteren değil de kazanma becerisi göstermeyenler ödüllendirilmiştir. Neden? Saltanatlarının bekçiliğini yapsın diye. Neden? Onlardandır diye.

Hiç uzağa gitmeden söylemek gerekir ki; o kutsal kitaplarda altı kalın kalın çizilen  ‘’kul hakkı yemek’’ budur işte. Bundan daha açık seçik kul hakkı yeme örneği numunesi olabilir mi? Budur. Nokta.

Yeni Journal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.